2020 yılının başlarında Çin’in Wuhan eyaletinden Cavid 19 epidemisi ile gelen resimlere bir çoğumuz bunun pandemiye dönüşeceğini tahmin edememiştik. Her şey medya üzerinden sunulan Wuhan’a dair ilk resimler ve haberlerle başladı. 11 milyonluk Wuhan kenti dış dünya ile bağları koparılmış hayalet bir şehre dönüşünce son yıllarda ekosistemi bozulmuş dünyada kaçınılmaz bir son gibi algılandı. Kentin giriş ve çıkışlarına döşenen beton duvarlar ordunun devreye sokulması, kıpırdayan her şeyi sanki vur emri verilmiş şekilde sunulmasını hem abartılı hem de aslında bir çok bilgiden mahrum bırakılan bizlerin bilgi kirliliği içinde olduğumuzu gösteriyordu. Virüsün hala nasıl yayıldığı üzerine kesin ne bir fikir ne de bir bulgu var. Komplo teorilerine de fazla itibar edemiyeceğimiz bir süreçten geçiyoruz. Aynı komplo teorileri aşılar üzerinde de sosyal medya üzerinden zihinlerin karmaşık hale gelmesine hizmet etmekten öteye gitmemektedir. 


Epidemi ile Pandemi arasında ki farkı bilmeyenlere aktararak, Covid 19 hayatımız nasıl etkiledi ve bu Pandemi’den insanlar olarak ne öğrendik sorgulamasıyla bu yazıyı anlaşılır bir hale getirmeyi hedefliyorum. 


Epidemi nedir?

Epidemi de bir hastalığın salgın olarak çıkması ve yayılarak durdurulmaması söz konusu olduğunda tarif etmek için kullanılan bir kavram. Salgın hastalıklarla ilgilenen bilim dalına Epidemiyoloji denir. İnsanlık tarihinde daima salgın hastalıklar olmuştur, savaşlarda ordular düşmandan çok salgın hastalıklara yenilmiştir. Epidemi aynı zamanda bir ülkenin sınırları içerisinde olan salgınlar için kullanılmaktadır. 


Pandemi nedir?

Bir virüsün salgın hastalık yaratarak eşzamanlı olarak ülke sınırların dışına çıkarak diğer ülkelere yayılarak insan hayatını tehdit eden salgın hastalıklara pandemi denilmektedir. Dünya Sağlık Örgütü Wuhan’da çıkan Corona’yı önce epidemi olarak tanımlamış, sonrasında diğer ülkelere yayılmasıyla beraber Ocak ayında bu Covid 19’u pandemi olarak ilan etmiş ve tüm ülkeleri tedbirler alma konusunda uyarmıştı. 

Dünya sağlık örgütü bir hastalığın pandemik olarak açıklanabilmesi için üç kriteri yerine getirmesi gerektiğini belirliyor: yeni bir virüs olması, insanlara kolayca geçmesi, insandan insana kolay ve sürekli bir şekilde bulaşması. Bir salgının veya tıbbi durumun sadece yaygın olması ve çok sayıda insanın ölmesine sebep olması pandemi olarak nitelendirilemez, aynı zamanda bulaşıcı olması gerekir, demektedir. Mesela kanser bir çok insanda ölüme sebep olmaktadır, ama bulaşıcı olmadığı için pandemi olarak tanımlanamıyor. 


Covid 19 bizlere ne getirdi bizlerden ne götürdü?


Dışarı çıkma yasağı ile beraber insanların evlerinde kalmaları birbirlerine daha fazla zaman ayırmaları ve birbirileriyle yakınlaşmalarına sebep oldu diyebiliriz. İnsanlar nasıl bir hayat istediklerini daha çok bilince çıkarma çabasına girerek kendileri için daha değerli olan her şeyle temas kurmaya başladılar. Gelişmiş teknoloji ile görüntülü görüşmeler birbiriyle daha yakından ilgilenmeler, eksilmiş ilişkileri tamamladı sanki ve insanlarda bir sosyal ilişkilerde yeni bir durum yarattı. Her gün gelen rakamlar somut olarak bir şey ifade etmese de bazıları için ölümün bu kadar yakınımızda olması duygusu bu alemde yerimizin önemini ve anlamını daha çok hatırlattı. Özellikle yakınlarını kaybedenler açısından bu farkındalık daha da yüksektir. Geride kalanlara düşünme, hissetme ve öldükten sonra hiçbir şeyin anlamı olmadığını hatırlatması, yaşamın aslında ne kadar kısa olduğunu ve her an bitebilecek bir gerçeklik olarak geldi. Ölüp giden için her şey kolay aslında, her şey geride kalanlar için zor bir hale geliyor. Bastırılan ölüm korkusu her geçen gün rakamlarla sunulan bilgilerle ve doğrudan tanıdığı insanların aramızdan ayrılıp gitmesiyle beraber görünür ve dokunulur hale geldi.

Geride kalanlar bu zor durumla yüzleştiklerinde kendi yaptıkları ve yaşadıklarıyla yüzleşme imkânı buluyorlar. Covid19 yaşam tarzımızı kökten etkiledi. Eski alışkanlıklarımızı, eski tüketim anlayışımızı yeniden gözden geçirmemizi temelden değiştirdi diyebiliriz. 


Covid19 ekosistemi bozan her şeyin temeline insanın tüketimine sunulan fütursuz üretimi koyarak kendi oturduğu gezegeni yok etmek pahasına üstünlük taslamasıyla bizlere gelen bir uyarıdır. Bu gezegen tüm doğada yaşayan tüm canlılara aittir. Bencil insan evladının kibirli tavrına bir cevaptır. 


Pandeminin bireysel ve toplumsal boyutları


Her şeyden önce virüsle yaşamayı öğrenmemiz gerekiyor. Aynı zamanda virüsde bizimle yaşamayı öğrenecek. En temel anlamda Covid19 virüsü bizleri nasıl yaşamamız gerektiğini konusunda bir sorgulama sürecine soktu. SALGIN tek başına TIBBİ bir mesele değil, aynı zamanda hem sosyal bir problem de insanda ruhi biri sıkıntıdır. İnsanda ki ruhi boyutuyla en çok bir ankisiyete olarak karşımıza çıkıyor: kaygı ve ölüm korkusu olarak kendini hissettiriyor. 

Bir taraftan YASAKLAR ve KISITLAMALAR gelirken, diğer taraftan insanlar ekmeğini kazanmak için işlerine gitmek zorundalar ve çalışmak durumundalar. Bundan dolayı insanlar bir noktasından öteki noktaya ulaşabilmek için metrolara, otobüslere ve kitle ulaşım araçlarına binmek zorundalar. Virüs bir başka boyutuyla ‘ayna’ görevini üstlenmiştir: bizlere nasıl bir toplumda yaşadığımızı gösterdi. Öyle bir kaos yarattı ki, en temel hayatta kalabilme çabasına dönüştü insanların hayatlarında. 


Virüsten kaynaklanan kaygı ve stres

Her şeyden evvel yaşanılan kaygı ve stres abartılı olursa bunun en olumsuz etkileri insanın kendi bağışıklık sistemi üzerine olmaktadır. En temel kırılma insanlara verilen bilgilerin eksik ve yanlış olmasıdır. Her hafta yeni bir bilgi veya bulgu virüs üzerine aslında hala ne kadar çok şeyler bilmediğimize delalet olduğundan, insan evladı kendini güvende hissedemiyor. En temel duygu olan korku tamda buralardan besleniyor. 

İnsanlar verilere güvenmiyorlar. Verileri veren kim? Mesela devletler: kendi insanlarını ve toplumlarını doğru bilgilendirmekle yükümlüdürler. Ama siyaset ve ticaret ele el verince mesele başka boyutlarda algılanıyor ve yorumlanıyor. 


Pandeminin getirdiği kısıtlamaları nasıl lehimize çevirebiliriz?

Gerçekdışı bilgiler kaygı düzeyimizi arttırır. Kaygımızın en çok artmasına sebep olan sosyal medya da doğruluğu pek irdelenmeden paylaşılan bilgilerin yanlış olması ve yanıltıcı olmasındandır. Her gün yeni felaket senaryolarının yazıldığı, doğru bilginin yanlış olandan edilmesinin çok güç olduğu kaynaklardan bilgi edinmeye çalışmak, bu süreçte psikolojik olarak bireylerin kaygı düzeyinin arttırırken, toplumsal olarak da panik halinin yanşamasına neden olmakta. Bu nedenle güvenilir kaynaktan bilgiler edinmek önem arz etmektedir. Hastalığı küçümseyerek bana bulaşmaz ya da bana bulaşmaz düşüncesiyle kişisel tedbirleri almamakla ‘kesin beni bulur’ düşüncesi ile hayatı sadece bu hastalıktan ibaretmiş gibi algılamak da işlevsel olmayan kaygı düzeyleridir. 

· Sağlıklı olan kaygı düzeyi ise, gereken önlemleri almamız için gerekli motivasyonu sağlamalı, aynı zamanda günlük işlevleri bozmayacak düzeyde olmalıdır. 

· Bu salgına karşı göstermemiz gereken mücadelede beden ve ruh sağlığının bir bütün olduğu unutulmamalıdır. Bedenimizi tehditlerden korumaya yönelik alınacak tedbirlerin yanında, ruh sağlığımızı korumaya yönelik öneriler de oldukça önemlidir. 

· Sadece güvenilir kaynaklardan gündemi takip edin; doruluğu kesin olmayan bilgilerin paylaşımına katkıda bulunmayın.  

· Hobilerinize vakit ayırın. Kitap okuyun, film izleyin, müzik dinleyin, stresten uzak durun, kalabalık ortamlara girmeyin. 

· Öncesinde yeterince vakit bulamadığınız işleriniz ve ilgi alanlarınıza yönelmenin tam zamanı! Evde kalmayı kendinize zaman ayırmak için fırsata dönüştürün. 

· Yeni normal yaşantımızı derinden etkileyen bu serece kendimizi alıştırarak gidişatın kendisine bırakmamız gerekir. Sağlığınıza vakit ayırın. Stres azaltıcı özelliği olan nefes ve gevşeme egzersizleri yapın. Spor yapın, uyku düzeninize dikkat edin, sağlıklı beslenin, bol sıvı tüketin ve kişisel hijyeninize her zamankinden daha fazla dikkat edin. 

· Hareket alanımızın kısıtlandığı bu süreçte evde yapabileceğimiz egzersizleri arttırabiliriz. 

Yoga ve meditasyon, beden ve zihin sağlığımızı olumlu etkiler. Uygulamalar veya videolardan destek alarak evde yoga ve meditasyon yapabiliriz. 

· Sağlıklı beslenme bağışıklık sistemimizi destekler, bu süreçte sağlıklı gıdalar tüketmeye özen gösterebilir, hazır gıdalar yemekten uzak durunuz. 

· Aynı saatte uyumak ve uyanmak vücudun sirkadyen ritmi içim önemlidir. Yeterli uyku almaya, aynı saatte uyuyup aynı saatte uyanmaya özen gösterelim. 


Bu süreçte kontrol edemediğimiz pek çok şey kaygımızı arttırabilir. Kontrol edebileceğimiz şeylere odaklanabiliriz; günlük plan yapmak, tedbirler almak gibi.


Covid19 virüsüne herkes bir gün yakalanacak, bundan dolayıda stres ve kaygı yapmadan sakin bir duruşla uygulanması gereken ilaçların alınması ve bol bol uyuyarak ve dinlenerek ve bol sıvı tüketerek hekimlerin önerilerini yerine getirmenizi tavsiye ederim.